Saadet Partisi TBMM Grup Toplantısı
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın Can Atalay hakkındaki kararlarına ilişkin tartışmalara ilişkin, şunları söyledi: “Anayasa Mahkemesi’ni suçlu bulacak ne kanun ne de Yargıtay’ın uygulaması var. Taktik olarak yapılmak istenen ne? Türkiye’de önce kriz, sonra da seçime giderken karşı çıktığı Anayasa’yı tartıştırmaktır.” “Mahkemeye savaş açmak ve seçimi kazanmak. Uzun vadeli stratejik hedef, Türkiye’de otoriter bir rejimi kurumsallaştırmaktır” dedi.
Saadet Partisi Büyük Millet Meclisi Grup Toplantısı’nda konuşan Davutoğlu, İsrail askerlerinin dün gece Gazze’deki Şifa Hastanesi’ne yaptığı baskının görüntülerinin sadece akıllara değil gönüllere de yazıldığını söyledi.
Jeneratör olmadığı için onlarca yeni doğan bebeğin entübe edilerek hayatını kaybettiğini belirten Davutoğlu, “O çocukların yüzlerine baktığımda yüreğim titredi. Ne diyeceğimi bilemedim. Rabbim 6 günlük bir süreyi emanet etti.” 1991’de bana eski bebeğim. O bebeğin yüzüne baktığımda aslında bizden daha fazlasını bana anlattığını düşündüm.” Doğal bir ölümdü ama dün Şifa Hastanesi’ndeki çocuklar, bombaların altında hayatlarını yaşayamadan ölen çocuklar aslında hepimizle konuşuyordu. Sanki insanlığa sesleniyorlardı. ‘Kısa bir süre yaşadık ama sizin 70-80 yıllık hayatınızdan daha fazlasını gördük, daha fazlasını öğrendik. Sana. “Artık bir şeyler öğretmek için dünyaya veda ediyoruz” dedi.
Hayatını kaybeden Filistinli bebeklerin Avrupalı liderlere ve İslam İşbirliği Teşkilatı’na da mesaj verdiğini belirten Davutoğlu, “Sanki o çocuklar Riyad’da toplanan İslam dünyasının liderlerine sesleniyor, onlara destek veriyordu. Güzel fotoğraflar çektikten sonra hiçbir karar veremeden dağıldılar. ‘Biz burada ölürken siz orada sadece konuştunuz, bir bildiri yayınladınız.’ dedi.
Konuşması sırasında sesi titreyen, gözleri yaşlarla dolan Davutoğlu, şunları söyledi: “Büyük acılar yaşadık, çok şehitler verdik. Bütün dünya ayakta. Her renkten, cinsiyetten insanın vicdanı ayağa kalktı. Bizler” Zor günler yaşıyoruz. O zor günlerin hakkını vermekle yükümlüyüz. ‘Neden sustunuz?’ “Söyleyecek bir şeylerimiz olmalı. Bilek verdik sana, kullanmadın; biz sana zekat verdik, sen kullanmadın; size bir dil verdik, neden kullanmıyorsunuz?” değerlendirmesini yaptı.
Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararlarına ilişkin tartışmalara da değinen Davutoğlu, şunları söyledi:
“Mesele iki mahkeme arasındaki anlaşmazlık olsaydı çözümü kolay olurdu. Sorun seçimden sonra bir milletvekilinin cezaevinde tutulması olsaydı çözümü de kolay olurdu. Enis Berberoğlu gibi örnekler var” ve Ömer Faruk Gergerlioğlu. Anayasa Mahkemesi kararlarıyla milletvekilliğini aldılar. Milli iradeyle seçilen milletvekillerinin yerleri cezaevleriydi.” Biz milli meclislerin milli meclis olmadığı kanaatindeyiz ve bunda ısrar ediyoruz. Bu konudaki tutumumuz nettir. Dün Meclis Başkanımızı da ziyaret ettim ve kendisine Türkiye’nin demokrasi ile otokrasi, özgürlükler ile baskıcı rejim arasında bir kavşakta olduğunu söyledim. Herkes tarafını seçmek zorunda. Kimse ‘Ben tarafımdayım’ diyemez. “Ben belirlemeyeceğim deme lüksü yok. Türkiye’de gizli bir el, özel örgütlenmiş bir çete, otokrasiyi, otoriterliği ve baskıcı bir rejimi adım adım kurumsallaştırmak istiyor. Baskıcı rejimlerin kurumsallaşırken kullandıkları en önemli araç; kanun.”
Davutoğlu, Anayasa’nın 153. maddesinin açık olduğunu, Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin ve bağlayıcı olduğunu, her kurumun buna uyması gerektiğini belirtti.
Anayasa Mahkemesi kararlarının daha önce de uygulandığını hatırlatan Davutoğlu, “Birden Yargıtay 3. Ceza Dairesi geliyor akla: ‘Bu insanlar suç işliyor.’ “Peki şu ana kadar neredeydin? Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi’ni suçlu bulması ne kanunda ne de uygulamada yer alıyor. Taktiksel olarak yapmak istedikleri, Türkiye’yi krize sokmak, ardından seçim sürecinde düşmanlaştırdıkları Anayasa Mahkemesi’ne savaş açmak ve seçimi kazanmak. Uzun vadeli stratejik hedef Türkiye’dir.” Otoriter bir rejimi kurumsallaştırmak.” dedi.
“Anayasa tartışmaları temcit pilavı gibi kızışıyor”
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sabri Tekir, şunları söyledi: “Adalet, ekonomiDış politika ve siyasetin birbirinden ayrılamayacağını belirterek, “Bir ülkede adalet yoksa, sağlıklı bir ekonomik hareket yaratmak kesinlikle imkansızdır. Bir ülkede adalet yoksa, asla mümkün değildir Orada sosyal refahı ve huzuru sağlamak için. Bir ülkede adalet ve ekonomi yoksa o ülkenin itibarı da yoktur. Uluslararası “İtibarı olmayan hiçbir ülkenin sorunlarını çözme imkânı yoktur.” dedi.
Türkiye’de anayasanın hiçe sayıldığını iddia eden Tekir, “Neredeyse mafya ruhuyla hareket eden yapılanma çalışmaları var. Anayasa tartışmaları her dönemde hararetlenerek temcit pilavı gibi ülkemizin önüne getiriliyor. Milletimizin dikkatini dağıtacağını düşünenler var.” Yine bazı bayat senaryolar ve kurumlar arası iddialı tartışmalarla birlikte.” Onlar yanılıyorlar.” dedi.
TİP’ten milletvekili seçilen tutuklu Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın verdiği farklı kararlara değinen Tekir, şöyle devam etti:
“Bir ülkede yüksek mahkemeler arasında böyle bir tartışmanın yapılması asla kabul edilemez. Bir tarafta Anayasa Mahkemesi, diğer tarafta Yargıtay. Mahkemelerden biri diğer taraf hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Gördük. Bu tartışmalar 2010 öncesinde çok oldu. Biz bu tür tartışmalarla gündemi kışkırttık. İktidarda kalmak isteyen, iktidarda kalmaktan başka amacı olmayan bir durumla karşı karşıyayız. Yıllarca benzer tartışma ve krizlerle karşı karşıya kalacağımızı rahatlıkla söyleyebiliriz. Milletimizin aklı ve vicdanı böyle bir oyuna düşmez. Sorun maddelerin kendisinde değil, maddelere uymayanlardadır. Analiz anayasayı değiştirmekte değil, anlayıştadır. ve zihniyeti değiştirmek mümkün.”
Tekir, 84 milyon kişinin ekonomik sorunlarla karşı karşıya olduğunu belirterek, vatandaşların maddi sıkıntılarını hafifletmek için verilen 5 bin liralık desteğin sorunların çözülmesinin mümkün olmadığını savundu.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının 40 gündür devam ettiğine işaret eden Tekir, “İsrail’e karşı tek bir somut adımın atılmaması, güçlü bir devlet olmanın yansıtılamadığının göstergesidir. Dış politika, bir ülkenin uluslararası siyasette varlığıdır. onurunu, kişiliğini, onurunu ve geleceğini güvence altına alsın.” .” değerlendirmesini yaptı.